yeni yıla nasıl girersen tüm yıl öyle geçer..
üzgünüm, yok böyle birşey.. nasıl girersen gir, yeni yılını da çalışarak geçireceksin..
banka kredin sıfırlanmadı.. yeni arabanın ödemesi hala devam ediyor.. mobilya takımlarını yine değişeceksin bu sene.. hele o kocaman televizyon yok mu.. onu kesin alacaksın ilk fırsatta..
bu pembe gözlükten izlediğin, olmasını varsaydığın dünya, tek gecelik bir yılbaşı ilişkisinin ürünü olamaz, bunca yıl geçti, bunu hala öğrenememişsin..
yılbaşı gecesi eğlencesi..
bir minimalistin en son ihtiyacı.. çünkü o zaten hergeceyi o şekilde yaşamaya çalışıyor..
o şekil?
yılbaşı gecesinin özgürlüğünü severiz.. dilediğimiz şeyi dilediğimizce yapabileceğimiz gecedir o.. çünkü herkes benzer ruh hallerindedir ve kimse kimsenin özgürlüğünden rahatsız olmaz (istiklalde yürüyen bir kadın değilseniz eğer)..
yarın iş yoktur.. kimsenin yoktur.. işe gidilmeden de dünyanın dönebildiğini öğreniriz biz yılbaşının sabahında.. oysa dünya her gün dönüyor.. senin plazadaki masanda çizdiğin projeye ihtiyacı yok onun.. taktığın kravat ile terfi almak için gösterdiğin üstün efor da etkilemiyor onu.. dönüyor o..
yemeklerini severiz yılbaşının.. kuruyemişlerini.. kola bardağının içine attığımız fındıkları.. sonrasında demlenen güzel bir çayı.. ev yapımı pizzayı.. meyve tabaklarını.. noel kültüründen çaldığımız tavuğun fırında pişmiş halini (hindi bulması zor oluyordu eskiden, şimdi onu da ayağınıza getirdiler, hemen alın, geri kalmayın çağdaşlıktan)..
tv de aptal diziler izlenmez pek.. müzik programları vardır.. ailecek müzik dinleriz.. dansöz falan vardır.. izleriz beraber..
oyunlar oynarız arkadaşlarla, akrabalarla.. tombala, monopoly, okey, vs.. maksat muhabbettir, oyun bahane.. keyif almayan kimse yoktur.. oyunu kaybeden bile mutludur.. oyunu kazanmanın amaç olmadığını öğreniriz..
aslında yılbaşı gecesi minimalist dünyanın bir geceye sıkıştırılmış halidir.. tercih sizin.. ya keyfini çıkarırsınız gecelerinizin.. ya da her sene yeni yılbaşı gelsinde, özgürleşeyim diye beklersiniz..
bir de çevremizdekilere hediye almamız için uydurulmuş ayrı bir sosyal olayı var yılbaşının.. işyerlerimizde kura ile hediye alacağımız birini belirleriz.. sonra ona hayatında hiçbir yer işgal etmeyecek bir şeyler alırız.. evinin bir köşesinde, belkide çöpte bulur kendini o çok paranıza kıydığınız anlamlı şey.. sevgilisine, eşine pırlanta almanızı söyleyen reklamlar oynar televizyonlarda.. avm lerde “yılbaşı hediyesi” üzerine binbir afiş vardır..
sizin maddesel varlıklarınızın manevi olarak bir değeri yok, emin olun ki.. tüm bunlar sizlere “tüketmezseniz yetersizsiniz” düşüncesini aşılayan toplum öğretileri.. sevdiklerinize anlamlı, kalıcı bişeyler vermek istiyorsanız, onlara sarılın.. ve sohbetinizi verin..
sevdiğinize değer katmak istiyorsanız, ona çift kişilik sinema bileti alın, beraber gidin.. yada ona değer katacağına inandığınız küçük bişeyler.. kütüphanenizde duran bir dergi, bir kitap, bir fincan..
joshua becker in sayfasında sevdiğim bir liste var.. bunlardan vazgeçip, bunları yapın listesi.. size ve değer verdiklerinize değer katacak olanlar bunlardır.. gerisi popülist ticaret..
mutlu seneler..
bu görsel, joshua becker in becomingminimalist facebook sayfasından alıntıdır.. |
sonraki yazı: "hiçbir şey almayan kadın" dan bana kalanlar..